
İnsan, doğası gereği kendi hatalarını görmek istemez. Çünkü görmek acıtır. Bu yüzden beyin, o acıyı hafifletmek için en kolay kaçış yolunu bulur: mazeret.
Mazeret, başarısızlığın makyajıdır. Gerçeği saklar, ama değiştirmez.
Her başarısızlık, içinde bir ders taşır. Fakat o derse ulaşmak için önce kendine dürüst olman gerekir. “Ben nerede hata yaptım?” sorusunu sorabilmek, bir insanın kendine yapabileceği en cesur davranıştır.
Ne yazık ki çoğu insan bunu yapamaz. Bunun yerine suçu hep dışarıda arar: sistemde, çevrede, coğrafyada, ailede, şansta, hatta yıldızlarda…
Oysa bu, kendi iradeni teslim etmektir.
Bir insan ne kadar çok mazeret üretirse, hayat üzerindeki kontrolünü o kadar kaybeder.
Başarılı Olanlar Neden Farklıdır?
Başarılı insanlar mazeret üretmez. Onlar da senin gibi düşer, yanılır, kaybeder. Farkları, düştüklerinde “neden”i dışarıda aramamalarındadır.
Başarılı insan, aynaya bakar ve hatayı orada görür. Sonra düzeltmek için adım atar.
Başarısız insan ise aynaya bakar ama görmek istemez; onun için sorun hep “diğerlerindedir.”
Birinin başarısını “şans, torpil, doğduğu ülke, ailesi” gibi faktörlerle açıklamak kolaydır, çünkü seni sorumluluktan kurtarır. Ama aynı zamanda seni güçsüzleştirir. Çünkü eğer başkaları sayesinde birileri yükseliyorsa, senin elinden hiçbir şey gelmez.
Oysa gerçek tam tersidir: Başarılı insanlar bahane değil, çözüm üretir.
Mazeret Üretmek, Kendini Sabotaj Etmektir
Mazeret, sadece başarısızlığı açıklamak için değil; başarısızlığı sürekli kılmak için de kullanılır.
Bir noktadan sonra beyin buna inanır. “Zaten benden olmaz.”, “Benim şansım yok.”, “Benim koşullarım farklı.” gibi cümleler, bir süre sonra bilinçaltının gerçeği haline gelir.
Ve işte o anda insan kendi potansiyelinin üstüne kalın bir perde çeker.
Gerçekte seni engelleyen şey ne aile, ne ülke, ne de başkalarının torpili.
Seni engelleyen, “Yapabilirim.” demek yerine “Niye yapamayacağım?”ı anlatan zihindir.
Kendine Karşı Acımasız Ol: Gerçek Gelişim Orada Başlar
Kendine dürüst olmanın bedeli ağırdır ama ödülü büyüktür.
Bir insanın gelişmesi için önce kendisini çıplak gerçekliğiyle görebilmesi gerekir.
Eğer başarısızsan, “Evet, ben başarısız oldum.” demekten korkma. Çünkü bu cümle, aynı zamanda “Ama artık değişebilirim.” demektir.
İnkâr eden değişmez, yüzleşen dönüşür.
Gerçek gelişim, duygusal konfor alanının bittiği yerde başlar.
Kendine bahane üretmeyi bıraktığında, kontrolü yeniden eline alırsın.
Hayatın Kanunu: Sorumluluk Alan Kazanır
Hayatta iki tür insan vardır:
Birincisi, başına gelen her şeyin sorumlusunu dışarıda arayanlar.
İkincisi, başına gelen her şeyde kendine bir ders arayanlar.
İlk grup konuşur, ikinci grup değiştirir.
Sorumluluk almak, suçlanmak değil; güç kazanmaktır.
Çünkü “Ben yaptım.” diyebilen insan, “Ben düzeltebilirim.” de diyebilir.
Kendine acımak kolaydır. Fakat kendini inşa etmek için acı çekmeyi göze almak, gerçek olgunluktur.
Son Söz: Mazeret Bittiğinde Başarı Başlar
Artık bir karar vermelisin:
Ya mazeretlerinle yaşamaya devam edeceksin, ya da onlardan özgürleşip gerçekten ilerleyeceksin.
Çünkü mazeret, seni korumaz; seni zincirler.
Ve zincirlerini kırmanın tek yolu, dürüstlükle yüzleşmekten geçer.
Kendine şu soruyu sor:
“Bugün başarısızlığım için kimi suçluyorum?”
Cevap her kimse, orada özgürlüğünü bıraktığın yerdir.
Gerçek başarı, bahane üretenlerin değil, her şeye rağmen yürümeye devam edenlerin işidir. Ve bu yol, tek bir kararla başlar: “Artık mazeret yok