İş hayatı, günümüz insanının en fazla vakit geçirdiği, enerjisini, aklını ve duygularını en çok harcadığı alandır. Ancak bu alan, aynı zamanda modern çağın en büyük hastalıklarının da kaynağı hâline gelmiştir.
Bugün, iş yerlerinde yaşanan fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkların yaklaşık %70’i doğrudan stresle ilişkilidir. Evet, yanlış duymadınız. Kalp rahatsızlıklarından sindirim sorunlarına, kas ağrılarından depresyona kadar birçok modern hastalığın altında, kronik iş yeri stresi vardır.

Peki neden?
Çünkü stres, insan biyolojisini doğrudan etkiler. Kısa süreli stres, vücudu savunmaya geçirir, dikkat ve enerji artışı sağlar. Ancak uzun süreli stres, tam tersine, vücudu içten içe tüketir.
Bu sürecin baş aktörü kortizol hormonudur.

Kortizol: Hayatta Kalmanın Bedeli

Kortizol, tehlike anlarında vücudu harekete geçiren “savaş ya da kaç” hormonudur. Yani kısa vadede hayatta kalmamızı sağlar. Ancak iş yerinde sürekli baskı, endişe, belirsizlik ve güvensizlik altında yaşayan birinin vücudu, bu “acil durum” modundan asla çıkamaz.

Beyin sürekli tehlike sinyali gönderir. Kalp daha hızlı atar, kaslar gerilir, mide asit üretir, damarlar büzülür. Sonuç:

  • Kalp-damar hastalıkları,
  • Mide ve bağırsak problemleri,
  • Uyku bozuklukları,
  • Kaygı, tükenmişlik, panik atak, hatta depresyon…

Bir başka deyişle: Bedenimiz, iş yerinde yaşadığımız güvensizlik ve gerilimleri birer hastalığa dönüştürür.

Asıl Zehir: Toksik İlişkiler

Ama bu stresin kaynağı sadece işin zorluğu, fazla mesai ya da hedef baskısı değildir. Asıl kaynak, insan ilişkileridir.

Bir düşünün…
Günde ortalama sekiz saatimizi aynı insanlarla geçiriyoruz. Eğer bu ilişkiler güvene dayalı değilse, sürekli dedikodu, küçük düşürme, rekabet ve manipülasyon üzerine kuruluysa, o ortam zehirli bir atmosfere dönüşür.
Ve bu zehir, kimseyi bağışlamaz.

Toksik bir iş ortamında kimse tam anlamıyla mutlu olamaz:

  • Amir, çalışanını sürekli baskı altında tutarsa,
  • Çalışan, yöneticisine güvenmezse,
  • Ekip arkadaşları birbirini arkadan hançerliyorsa,
  • Başarının değil, politik davranışların ödüllendirildiği bir kültür hâkimse…

O zaman orası artık bir “iş yeri” değil, bir cezaevi olur.
Üstelik o cezanın gardiyanı da mahkûmu da yine biziz.

Güveni Yıkmak, Sağlığı Yıkmaktır

Bir şirkette güven duygusu yoksa, orada sadece işler değil, insanlar da bozulur.
Güvensizlik ortamı çalışanları korumaya iter. Herkes kendi kabuğuna çekilir. Yardımlaşma biter, bilgi akışı durur, ekip çalışması çöker.
Ve sonuçta herkes aynı gemide olmasına rağmen, herkesin küreği farklı yöne çekilir.

Oysa güven varsa, stres azalır.
Çalışan, hata yapma korkusu olmadan üretken olur.
Amir, ekibini kontrol etmek yerine onlara inanır.
Ekip, birbirini düşman değil, destek olarak görür.

Basit ama derin bir gerçek:

“İş yerinde güven inşa eden lider, sadece verimi değil, çalışanların sağlığını da korur.”

Kendi Yaratığımız Cehennem

Bugün birçok çalışan, şikâyet ettiği stresin bizzat kendisinin yarattığı bir döngü olduğunu fark etmiyor.
Çünkü toksik kültür, bir kişinin eseri değildir. O, küçük küçük davranışların toplamıdır:

  • Küçük bir dedikodu,
  • Haksız bir yorum,
  • Görmezden gelinen bir çaba,
  • Eksik verilen bir bilgi,
  • Soğuk bir bakış…

İşte bunlar birikir, büyür, sonunda hem ruhu hem bedeni zehirler.
Bir noktadan sonra insanlar işe gitmeyi değil, işten kurtulmayı düşünür.
Ama o zehir, sadece işte kalmaz — eve, aileye, sosyal ilişkilere kadar taşar.

Gerçek Çözüm: İnsan Gibi Davranmak

Çözüm karmaşık değil.
Yöneticiyseniz, önce adil davranın.
Sözünüzü tutun.
Bir hata gördüğünüzde aşağılamak yerine yönlendirin.
Bir başarı gördüğünüzde sessiz kalmayın; takdir edin.

Çalışansanız, aynı şekilde katkı sunun.
Arkadaşınızın arkasından konuşmak yerine ona yardım edin.
Ortak hedefi unutmayın: Aynı gemidesiniz.

Unutmayın, güvenin olduğu yerde stres azalır.
İnsanın olduğu her yerde sorunlar olur; ama güven varsa, o sorunlar büyümeden çözülür.

Son Söz: Kendi Cennetini Kurmak

Hayatta da işte de cehennem, başkalarının değil, bizim elimizle kurulur.
Bir iş yerini yaşanmaz hâle getiren, duvarlar ya da masalar değil; ilişkiler, tavırlar ve sözlerdir.
Ve aynı şekilde, o ortamı bir cennete dönüştürebilecek güç de yine bizim elimizdedir.

Kendinize sorun:

“Bugün ben iş yerinde stresi mi artırdım, yoksa güveni mi?”

Bu sorunun cevabı, sadece iş hayatınızı değil, sağlığınızı da belirler.

About The Author