
Bir gerçeği net biçimde söyleyelim: Sadece insanlar okur.
Hiçbir canlı okumaz. Okumak, insana özgü en seçkin eylemdir. Çünkü okumak yalnızca bilgi edinmek değildir; anlam yaratmaktır. İnsan, okuyarak kendini yeniden inşa eder. Okuyarak düşünür, okuyarak fark eder, okuyarak değişir.
Okumak, insanın iç dünyasıyla dış dünya arasında kurduğu en yüksek köprüdür.
Bu köprü sayesinde, bir ömür boyunca yalnızca kendi deneyimlerine değil, yüzyılların birikimine ulaşabiliriz. Okumak, zamanı aşma biçimidir. Okumak, başkalarının düşüncelerinde yürüyerek, kendi yolunu bulma sanatıdır.
Okumak Beyni Çalıştırır, Beyin Hayatı Şekillendirir
Kelimeler, beynin alet ve edevatıdır.
Bir marangoz nasıl aletleri olmadan çalışamazsa, insan zihni de kelimeler olmadan düşünemez.
Ne kadar çok kelime biliyorsan, beynin o kadar güçlü çalışır. Her kelime, beyninde yeni bir bağlantı kurar; her kavram, zihninde yeni bir pencere açar.
Beyninde işlediğin kelime ve kavramlar daha fazla ve daha karmaşık düşüncelere, daha fazla ve karmaşık düşünceler daha nitelikli ve anlamlı sözlerle daha sofistike eylemlere, nitelikli sözler ve sofistike eylemler de toplumsal olarak ilişkiye nüfuza, öz yaşam olarak tatmin ve anlama, ekonomik olarak da değere dönüşür. Bunlar ise kişinin toplumsal statüsünü belirler. Okumadığınız zaman ya da beynin işlem hacmi daraldığında ise bunun tersi olur.
Okumadığın zaman bu zincir tersine işler.
Kelimeler azalırsa, düşünceler basitleşir. Düşünceler basitleşirse, davranışlar yüzeyselleşir.
Ve kişi, karmaşık dünyayı basit tepkilerle anlamaya çalıştığı için hayatın merkezinden yavaş yavaş uzaklaşır.
“Okumayı Sevmiyorum” Diyenlere
Okumak bir görev değil, bir keşiftir.
“Hocam ben okumaktan sıkılıyorum.” diyorsan, doğru kitabı bulamamışsındır.
Kimse senden klasikler arasında kaybolmanı beklemiyor. Sevdiğin konulardan başla: tarih, biyografi, sanat, spor, psikoloji…
Önemli olan, okuma kasını geliştirmek.
Bir süre sonra, kelimeler seni içine çeker.
Okumak bir alışkanlık değil, bir büyüme sürecidir.
Okudukça hem dünyayı hem kendini tanırsın. Çünkü okudukça, kendi zihninin aynasına bakmayı öğrenirsin.
Okumanın Gizli Gücü: Objektivasyon
Okumanın uzun vadeli bir etkisi daha vardır:
İnsana, kendi dışına çıkabilme yeteneği kazandırır.
Buna felsefede objektivasyon denir — yani insanın kendisine dışarıdan bakabilmesi, kendi davranışlarını, düşüncelerini, önyargılarını bir başkasının gözünden görebilmesidir.
Bu yetenek olmadan gelişim mümkün değildir. Çünkü kimse, aynaya bakmadan yüzünü düzeltemez.
Okuyan insan, hem dünyayı hem kendisini daha yukarıdan görür.
Bu bakış yüksekliği, ona soğukkanlılık ve mantık kazandırır.
Tepkilerinin, korkularının, öfkesinin altında ne olduğunu daha iyi anlar.
Yani okumak, sadece bilgiyi değil; bilgeliği de kazandırır.
Okumak Ufku ve Kaderi Değiştirir
Okumak, bizi kendi dar çevremizden kurtarır.
Bizim dışımızda da başka dünyalar, başka insanlar, başka ihtimaller olduğunu gösterir.
İşte o zaman insan, bulunduğu yerle yetinmez.
Okudukça ufkun genişler, ufkun genişledikçe hedeflerin değişir, hedeflerin değiştikçe hayatın yön değiştirir.
Bir insanın kaderi, çoğu zaman hangi kitapları okuduğuyla şekillenir.
Çünkü kitaplar, insanın kendi içinde yürüdüğü yollardır.
Okudukça, içindeki labirentleri aydınlatırsın.
Okumak, İnsan Olmanın Devam Etmesidir
Okumak, insan olma eyleminin devamıdır.
Doğmakla insan olunur ama okuyarak insan kalınır.
Okumak, zekânı değil; bilincini, farkındalığını ve insani derinliğini büyütür.
Kısacası, gelişmenin, olgunlaşmanın ve anlam bulmanın tek yolu okumaktır.
Bir gün, tüm fırsatlar elinden alınabilir ama okuma yeteneğin kaldığı sürece, yeniden inşa edebilirsin kendini.
Çünkü her şeyin bir alternatifi olabilir —
Ama okumanın bir alternatifi yoktur.