İş hayatında yaptığım gözlemler bana şirket çalışanlarının günlük işlerinin akışında şirketin aslında ne olduğunu unuttuğunu düşündürdü. Çalışanlar şirketin ne olduğu, ne işe yaradığını unuttuğu gibi, şirketlere çalışmak için başvuranlar da bu konuda net bir görüş sahibi olmadıklarından, gerek iş başvurusu, gerekse değerlendirme süreçlerinde bazı hayal kırıklıkları yaşayabiliyorlar. Sanayideki en küçük bir atölyeden, çok uluslu, binlerce işçinin çalıştığı şirketlere kadar bütün şirketlerin varoluş nedeni ve kuruluş amacı aynıdır. Şirketler kar elde etmek, daha doğrudan bir ifadeyle para kazanmak için kurulurlar. Şirketler para kazandıkları ölçüde varlıkları anlam kazanır, para kazanmadıkları takdirde varoluş gayeleriyle çelişmeye başlarlar. Şirketler basit bir matematik denklemi üzerine kuruludurlar: Emek + sermaye+ bilgi = değer (ürün/hizmet) Müşteri
Şimdi bu denklemin değişkenlerini sondan başa inceleyelim.
Müşteri: Şirketlerin varlık nedeni müşteridir. Denilebilir ki müşteri yoksa hiçbir şey yoktur ve yine denilebilir ki müşteri yoksa yapılan her şey boşunadır.
Değer: Her şirketin bu sürecin sonucunda ürettiği değer o şirketin ortaya koyduğu ürün ve hizmetlerdir. Üretilen şeyin bir değer olması için öncelikle bir müşterisinin olması, yani müşterinin gözünde değerli olması gerekir.
Bilgi: Şirketler müşteri için talep edilecek ürün ve hizmetleri üretmek için bazı bilgilere ihtiyaç duyarlar. Teknik bilgilerden, ticari bilgilere, bu bilgiler olmaksızın şirket talep edilen ürün ve hizmetleri üretemez. Şirketler kendi envanterlerinde bu bilginin bir kısmına sahiptirler, bilginin önemli bir kısmına nitelikli çalışanları üzerinden sahiptirler. Şirketler daha rekabetçi olabilmek ve ürettikleri ürün ve hizmetleri geliştirmek için bilgilerini geliştirme ve arttırma yoluna giderler. Bunun için know-how transferlerine, ar-ge politikalarına büyük paralar ayırırlar. Ayrıca teknik bilgisi olan personelleri transfer etmek te bilgiyi arttırmanın yollarından biridir. Şirketlerin yine büyük paralar ödedikleri iç ve dış eğitimler de bilgiyi daha az maliyetli bir şekilde çoğaltarak ürün ve hizmeti daha iyi hale getirme arayışlarından başka bir şey değildir.
Sermaye: İstenilen ürün ve hizmetin üretilmesi için şirketler belli bir para ve varlık döngüsüne ihtiyaç duyarlar. Şirketin sahip olduğu demirbaşlar, kasasındaki para, piyasadan alacakları, bankalardaki kredibilitesi bu döngüyü sağlar. Sermayenin piyasadaki faiz, dolar, Euro, altın vs. üzerinden bir fiyatı olduğu gibi, sermayeyi belirsizliklerle dolu bir piyasada şirkete yatırmanın öngörülemeyen riskleri de ve bu risklerinden maliyetleri vardır. O nedenle şirketlerde kullanılan sermayenin sahipleri sermayenin riskini üstlendikleri gibi, çeşitli şekillerde imtiyazlarından da yararlanırlar.
Emek: Üretim iktisadı yeryüzünde belirdiğinden beri emek unsuru şirketlerde değer üretme sürecinin en önemli unsuru olmuştur. Makinalaşma ve teknik, emek unsurunun önemini azaltıyor gibi görünse de emek her defasından daha kalifiye iş gücü olarak yeniden değer üretim sürecinde yerini almıştır. Emek unsuru kendi içinde tecrübe, zekâ, bilgi, enerji, cesaret, sadakat, bağlılık gibi birçok soyut olan, ancak üretilen ürün ve hizmeti son derece etkileyebilen alt unsurlar barındırır. Bu saydığımız alt unsurlar “beşeri sermaye değeri” adı altında da ele alınırlar. Şirketler doğru insanları işe alarak ve doğru insanları elde tutarak beşeri sermaye değerlerini arttırmaya çalışırlar. Şirketlerin işe alım politikaları beşeri sermaye değeri yüksek personelleri seçme ve yerleştirme amacıyla şekillendirilmiştir.
Şirketlerde “katma değer” yaratılması için, yani müşteri tarafından kabul gören bir ürün ve hizmet ortaya çıkarmak için şirkete katılan her bir emek unsurun, her bir sermaye değerinin, her bir bilgi öğesinin marjinal katkı değerinin pozitif olması lazımdır. Aksi halde şirketin ürettiği ürün ve hizmetin önce değeri azalmaya başlar, değer sıfırın altına düştüğünde şirketin varlık sebebi de ortadan kalkmış olur.Bu sürecin daha açık bir anlatımla anlamı şudur: Şirketler kendilerine değer katacak, katma değer yaratmalarına olanak sağlayacak şeylere ilgi gösterirler. Bu onların kişisel tercihi ile ilgili değil varoluş matematikleri ile ilgili bir durumdur.
Gerek ilk defa emek piyasasına gireceklerin, gerekse iş hayatında bir yer edinmek için çabalayanların farkında olmaları gereken en temel gerçek, kişisel olarak, şirketlerin değer yaratma süreçlerinde istifade edebilecekleri “beşeri sermaye değeri” unsurlarına ne düzeyde sahip olduklarıdır.