İnsan Kaynakları görece yeni bir disiplindir. Her gün yeni yorumların, bakış açılarının ve uygulamalarının tartışıldığı bu disiplinin gelişim ve değişimini daha uzun yıllar sürdürecek gibi görünüyor. İnsanın başlı başına sonsuz olasılıklara açık,multi-disipliner doğası insan kaynaklarını iş dünyası odaklı basit bir takım yönetim trendleri üzerine kurulmuş bir uygulama olmaktan çıkarıyor. Şirketlerdeki insan faktörünün kabul görmüş klişelere ve kurallara göre ele alınması ve taşıllaşmış uygulamalara malzeme yapılması insan kaynaklarını canlı bir disiplin olmaktan alı koyan çıkmaz sokaklara benzetilebilir. Peki Şirketler ve İK yöneticileri bu çıkmazlardan kurtulmak için ne yapmalıdırlar.
Bilginin teknolojinin ve sermayenin hareketlerinin önündeki sınırların kalktığı ve firmaların rekabet koşullarının büyük ölçüde eşitlendiği günümüzde rekabet süreçlerinde öne çıkaran ve fark yaratan en önemli değişken insan faktörüdür. İnsan faktörünün iş süreçlerinde doğru konuşlandırılması, yönetilmesi, elde tutulması yönetim tartışmalarında sürekli dile getirilmektedir. Ancak bu gün ve gelecekte asıl önemli olan insanın doğru algılanmasıdır. İnsan Kaynakları yöneticilerinin kendilerine sorması gereken insanı doğru yönetip yönetmediklerini tartıştıkları noktada insanı doğru anlayıp anlamadıklarıdır. Doğru algılayış ve kavrayış doğru yönetimi önceler.
Bugün çoğu yerde yapılan insanı anlamaya çalışmak değil ,onu önceden hazırlanmış ve kabul görmüş yönetim araçları tezgahına yatırarak şirket içi süreçlerde şekillendirmeye çalışmaktır. Ancak bize göre insan faktörünün doğru ve etkin yönetimi için klasik insan yönetimi anlayışlarından sıyrılmak ve öncelikle insanı doğru anlamak gerekmektedir. İK yöneticileri için yönetim ve organizasyon bilgisi, işletmecilik ve finans bilgisi, klasik insan kaynakları uygulamaları bilgisi günümüz ve gelecekte doğru anlaşılması ve yönetilmesi gereken insan kaynağını algılayabilmek için yeterli değildir. Şirketlerdeki diğer yöneticilerden farklı olarak bir süreci, bir aracı, bir bilgiyi değil de en öngörülemez, kestirilemez ve ünik bir değişkeni ,insan kaynağını yönetmesi beklenen IK yöneticileri insana dair entelektüel bir bakış açısı zenginliğine, felsefi bir görüye sahip olmalıdırlar. Felsefe, klinik psikoloji, sosyoloji, sanat tarihi, mitoloji ve dinler tarihi gibi alanlarda genel bir alt yapıya sahip olmayan bir insan kaynakları yöneticisi düşünemiyorum. İnsana dair hiçbir derinliğe sahip olmadan insanı anladığını iddia etmek, onu yönetmek ancak kendi kendini aldatmak olabilir.
İK yöneticisinin hem süreçler, hem de kilit noktadaki tek tek çalışanlar üzerinde bilgece ve ustalıklı bir yönlendirme becerisine sahip olması gerekmektedir.
Kişilere bağlı olmayan sistemsel süreçlerle yönetilen günümüz şirketlerinde İK yöneticilerin kendilerini farklılaştıracakları entelektüel ve felsefi kavrayış derinliği onları süreçler içerisinde bireyselleştirerek öne çıkaracaktır. Bu yetkinlik İK yöneticilerini ,genel yönetim süreçleri içinde de farklılaştırarak onları tepe yönetimi için daha uygun bir aday haline getirecektir.
Günümüzde şirketler vizyon ve misyonlarını nitelikli insan kaynaklarıyla hayata geçirmektedirler. İnsan Kaynağı yönetiminde derin kavrayışıyla yönlendirici olan bir IK yöneticisinin şirketin vizyon ve misyonunun gerçek uygulayıcısı, yöneticisi konumuna doğal olarak yükseleceği öngörülebilir. Günümüz büyük şirketlerinde yönetim gün geçtikçe daha çok bilgelik ve derin kavrayış gerektiren saf insani bir anlayışa doğru evrilmektedir. Peter Drucker’ın deyişiyle yöneticiler insaniyetin ve sosyal bilimlerin-psikoloji, felsefe, tarih, iktisat, doğa bilimleri ve törebilimin (etik)-tüm öngörülerini kullanmalıdırlar. Geleneğin liberal bir sanat adını verdiği bilgi, öz bilgi (self-knowledge), hikmet (wisdom) ve liderlik felsefesinin temelleriyle iş gören, pratik ve uygulamaya dönük yönetim kavramının gelecekte daha da süblimleşeceğini bilgiye sahip olmanın yeterli olmadığı fakat bilgeliğe sahip olmanın ayırt edici olacağı bir noktaya ulaşacağı kesindir.
Bitirirken şunu söyleyebiliriz : insan yönetimi ne bir bilim ne de bir tekniktir, fakat bir bilgeliktir.