Beyinlerimiz modumuzu yöneten nörotransmitterler aracılığı ile çalışır. Bazı nörotransmitterler bizi endişeye ve strese sürüklerken bazıları mutlu eder. İnsanda mutluluğa dair tüm duygular bu nörotransmitterler aracılığı ile gerçekleşir. Eğer çalışma kültürümüzü ve ortamımızı mutluluk verici nörotransmitterleri arttıracak şekilde düzenlersek çalışanlarımızın da modlarını düzenleyebiliriz. Şöyle özetleyebiliriz :
Bütün çalışanlarınız için açıkça tanımlanmış hedefler koyun. Şirketin büyük resmini onlara gösterin. Bütün çalışanlarınızın sizin vizyonunuzu bildiğinden emin olun. Eğer çalışanlar, ne yapıldığını, nasıl yapıldığını ve neden yapıldığını biliyorlarsa, onların dopamin salgıları konsantrasyon ve odaklanmalarını arttırarak onları hedefleri yönünde onları motive edecektir. Daha üretken olacaklardır. Çalışanlarınızın dopamine seviyeleri artarsa zoruluklarla daha iyi başa çıkabilirler. Şirketinizde bir rekabet ve zafer kültürü yaratabilirsiniz. Bütün işler bir oyun mantığıyla şikayet etmeksizin yapılacaktır.
Çalışanlarınıza saygı duyun. Onların bireyselliklerine, özel alanlarına, değerlerine, karakterlerine saygı duyun ve adil bir atmosfer yaratın. Şirketin her yerinde saygı kültürünü oturtun, en aşağıdan en yukarı kadar. Üst yöneticilerinize saygı, dikkat ve ciddiyetle dinlemesini öğretin. Çalışanlarınıza güçlü oldukları yerlerde öne çıkmayı bilmeyi öğretin. Her birine kendileri için özel bir alanda uzmanlaşma ve üstün olma imkanı sağlayın. Çalışanlarınızın rekabet bahanesi ile birbirlerine zorbalık yapmalarına izin vermeyin. Mobbinge, saygısızlığa, kabalığa ve bayağılığa asla gözlerinizi kapatmayın ve çalışanlarınız arasında bunlara izin vermeyin. Bütün çalışanlarınız için iletişim araçları ve iletişim fırsatları yaratın ki bireyselliklerini hissedip ortaya koyabilsinler. Onlara sizin ayrıcalıklı şirketinizin saygın birer üyeleri olduklarını hissettirin. Saygı duyulmak, sayılmak ve dinlenmek onların serotonin seviyelerini yükseltecektir ve böylelikle daha mutlu daha işe ait hissedecekler ve enerjileri dışa dönük bir şekilde pozitif olacaktır.
Bir güven iklimi yaratın. Çalışanlarınızı işbirliği yapmaları, birlikte çalışmaları ve birbirlerine güvenmeleri konusunda yüreklendirin. Onlar için ortak hedefler belirleyin, sosyal ve sportif aktivitelerde sosyalleşmelerine yardım edin. Kendilerini bir aile gibi hissedecekleri bir üst kimlik inşa edin. Şirketinizi bir aileye dönüştürün. Büyük bir aile olduğunuzu vurgulayın ve çalışanlarınıza aile bireyleriymiş gibi davranın. Aileleriyle birlikte sosyalleşebilecekleri büyük sosyal etkinlikler düzenleyin. Ruhlarına dokunun, özel günlerini, ailelerini, değerlerini ve hassasiyetlerini hatırlayın. Onlara küçük dokunuşlarınızla çok büyük sonuçlar alacaksınız. Çalışma ortamınızı mümkün olduğu kadar sıcak, gayrıresmi ve arkadaşça bir ortam haline getirmeye çalışın. Ofislerinizdeki ve süreçlerinizdeki rahatsız edici şeyleri ortadan kaldırmaya gayret edin. Daha renkli, dinlendirici, temiz, hijyenik ve mutlu bir atmosfer yaratmaya gayret edin. Onları aileleri ve işleri arasında bir seçim yapmaya zorlamayın. İş aile çekişmesini onlara iş özel yaşam dengesini sürdürmek için destek vererek sağlamaya çalışın. Emeklerini satın almayın, samimiyetlerini kazanarak yapıcı enerjilerini şirket için kullanmalarını sağlayın. Onlara varlıklarının da parçası olduğu büyük ve anlamlı bir hedef için çalıştıkları hissini verin. Onlara bu büyük ve anlamlı bütünün içindeki yerlerini gösterin. Eğer bunları yaparsanız çalışanlarınızın oxytocin seviyelerini yükselteceksiniz. Şirketi, işlerini, çalışma arkadaşlarını sadece etik olarak değil, içgüdüsel olarak da sahipleneceklerdir. Her ne yaparlarsa yapsınlar bilinç dışı olarak her zaman şirketin menfaatini gözeterek yapacaklardır.
Rekabetçi bir çalışma ortamı yaratın. Şirketinizde ayakta kalmak için daha fazlasını yapmaları gerektiğini bilsinler. Onlara zorlu görevler verin, hep daha fazlasını talep edin ve onları kendilerini zorlamaları için cesaretlendirin. Mutluluk ve konforla gevşemelerine izin vermeyin. Yarış ve rekabet ruhunun adil bir ortamda sürdürülmesi sağlayın. İmkansız olmayan ama zorlu hedefler verin. Asla memnuniyetinizi tam olarak ifade etmeyin. Her övgüde küçük bir eleştiri ısırığı olsun. Nihil admirari ( takdir edecek bir şey yok) tavrı bütün takdir jestlerinizin içinde olsun. Stresi, hedefi ve zaman baskısını endorfin yaratıcı bir uyaran olarak kullanın. Eğer bu zoruluğun üstesinden gelirlerse mücadele sonrası endorfinin getirdiği mutluluktan sarhoş olacaklardır. Rekabete önem verin, ayakta kalmak için daha fazlasını başarmaları gerektiğini öğrensinler.
Eğer bunların hepsini yaparsanız mutluluk hormonlarını tetikleyerek çalışanlarınızın modlarını yükseltirsiniz. Böylelikle içgüdüsel olarak sizin için çalışacaklardır. Bu gerçek bir bağlılıktır. Eğer bunu yaparanız sizin çalışma ortamınızın tiryakisi olmalarını sağlarsınız. Bu gerçek bir işveren markası olmanın sırrıdır. Bu kurumsal büyüklüğün anahtarı ve büyük liderliğin sihiridir.