Asgari ücret son 20 yılda bir 2 yıl hariç hep enflasyondan fazla arttı. Taban ücretleri yükseldi. Firmalar zamlarını enflasyona göre yaptılar. Bu durum neticesinde taban ücretleri yükselirken göre yüksek ücret alan kesimin ücretleri reel olarak geriledi. Bu durum firmaların çekirdek kadroları da dahil refah durumlarında gözle görülür bir gerilemeye yol açtı. Öyle ki özellikle küçük ve orta ölçekli aile işletmelerinde Paternalistik olarak adlandırabileceğimiz firma sahibi aile büyüğünün genel olarak işçileri daha özelde işyerinde uzun seneler çalışmış sadık personellerini sahiplenici ve destekleyici yaklaşımları anlamsızlaştı.
Bugün Türkiye’de ortalama ücret asgari ücret seviyesine gelmişken paternalistik işyeri politikalarının işçilere sunabileceği fazla bir şey kalmadı. Senin verdiğini herkes veriyor- işçilerin değişiyle- “ devlet veriyor” konumdayken insanları senin için daha fazla çalışmaya, sende kalmaya, sana bağlı olmaya ikna etmek için küçük desteklerin, jestlerin ve vaadlerin 15-20 sene bandında emek vermiş kalifiye mavi ve beyaz yaka işçilerin yaşadığı ve derinden hissettiği refah kaybı karşısında bir gücü kalmamış görünüyor.
Keza paternalizmin çöküşünde işyerlerindeki çalışma koşullarının birbirine yaklaşması ve her kriz döneminde kapının önüne iştahla konulan eski çalışanların ardından biraz daha aşınan ve “ baba ve evlatları, biz bir aileyiz” gibi söylemlere sarsılan inancın da payı büyük.
Diğer yandan Z kuşağı denilen mavi ya da beyaz yaka yeni çalışanlar Paternalizme inanmaya müsait bir düşünce yapısı ile gelmiyorlar. Her türlü kurgu değerlere derin bir güvensizlik ve sinizm bu kuşağın temel özelliği. Hal böyle olunca Paternalistik nutukların bu luşak için hiçbir anlamı yok.
Bir diğer konu 2000 yılların ortalarına kadar şirketlerinde gücü olan “Pater Corporatis”ler ( şirket babaları) yerlerini genç kuşaklara bıraktılar. Yani gerçek “Babalar” artık emekli oldu. Yeni patronların ise o rolü üstlenmeye hem niyetleri hem de mecalleri yok.
Neden derseniz ekonomik koşullarda aşırı belirsizlik ve dalgalanmalar “insanların birbirlerine verecekleri duygusal taahhütlerin” önüne geçiyor. Yani “ben kendi geleceğimden bile emin değilken sana senin geleceğini taahhüt edemem.” Bunun çalışanlar da son derece farkında.
Bu bir anlamda Paternalizmin çöküşünün asıl nedeni çünkü Paternalizm kelime anlamı itibariyle işçiler ve patron arasında duygusal bir ilişkiyi de çağrıştırıyordu.
Paternalizm çökerken kurumsallık da yerlerde sürünürken işveren çalışan ilişkilerini yeniden tanımlamak ve yeni bir zemine oturtmak şirketlerin geleceği için son derece önemli görünüyor.