İş hayatının sihirli kavramlarından biri de “presence”dır. Sözlüğün aslı Fransızca presence kelimesinden gelmektedir ve mevcudiyet demektir. İş hayatına yeni başlayanlar bu kavramdan haberdar değildir. İlerleyen zamanlarda hakettiklerinin maddi manevi karşılığını alamadıklarını konusunda derin derin düşünmeye başlayınca bu kavramı keşfederler. Yahu benim neyim eksik, yaptıklarım neden görünmüyor, takdir edilmiyor, hakettiğimi alamıyorum demeye başladıklarında bazı aşikar sebepleri eleyebiliyorlar ise o fark edilmeme eksikliği kafalarını kurcalar. İşte zaman kendimizce birşeyler yaptığımıza inanır ve yaptıklarımız kadar göze görünmediğimizi düşünürsek bu kavram imdadımıza yetişir. O zaman présence’ın ne olduğunu gayet iyi anlarız. İş hayatına hepimiz saf ve samimi umutlarla başlarız. Çok çalışacak önemli işler yapacak ve bunun karşılığında da yükseleceğizdir. Ancak işin içine girince bunun böyle olmadığını görürüz. Çevremizde bazı kişiler bizden çok daha az şey yaptıkları halde öne çıkarlar. Bazı kişiler de ne kadar çok çabalarsa çabalasınlar çok göze görünmezler , ya da böyle düşünülür. İşte kişilerin kendilerine dair algılarıyla çevrenin onlara dair algısı arasında bir asimetri olursa kişiler yeterince varlıklarının hissedilmediğini düşünürler.
Présence lüks bir kavram görünse de trajik ve karanlık bir yönü vardır. Var olmak ve mevcut olmak ile ilgili olan bu terim negatif bir durumu imliyorsa , yani présence’ımızın eksik olduğunu düşünüyorsak diğerlerinin gözünde daha az varolduğumuz ve daha az mevcut olduğumuz anlamına gelir ki bu insanlar için tahammül edilmez bir durumdur. Yok sayılmak, yok farz edilmek, hesaba katılmamak, kaale alınmamak, görmezden gelinmek sürekli hale geldiği zaman insanı en ağır ceza ve işkencelerden daha çok rencide edecek ve zarar verecek tutumlardır. O nedenle insanlar hem iş hem de özel hayatlarında presence sahibi olmak için çabalar ve en azından kendi çevrelerinde hesaba katıldıklarını bilmek ve bu durumu sürdürmek isterler.
Çevreleri tarafından fark edilen, saygı duyulan ve önemsenen kişilere presence sahibi deriz. Bunun tersi olan durumlarda kişide présence eksikliğinden söz ederiz.
Kişiler presence sahibi olmak için işlevsel ya da sembolik araçlar kullanırlar, faaliyetlerini hem zihinsel hem de coğrafi olarak güçlü oldukları alanlara çekerler, çevrelerinde popüler değer göstergelerine sahip olmayı hedefler, onlara sahip olamıyorsa karşı sembollerle özdeşleşmeye çalışır, yahut kendi özgün sembolleri ile presence sahibi olmaya çalışırlar. Örneğin günümüzde son model telefon sahibi olmak, iyi ve pahalı bir arabaya binmek, pahalı bir konuta sahip olmak hem işlevsel hem sembolik presence araçlarıdır. İyi bir kariyer sahibi olmak, etkili kişilere yakın olmak, pahalı ve sıra dışı hobileri olmak bizi daha görünür kılar. Kişi örneğin müzikten anlıyorsa , müzikten anlayan çevrelerde boy gösterir, çünkü onu anlayacak ve ona değer verecek kişiler orada bulunur. Çevresi bu tip insanlardan oluşmuyorsa çevre değiştirir. Futboldan anlayan ve bu konuyu konuşmayı seven kişi bu konudan anlayan kişilerin arasında olmak ister, çevresi böyle değilse çevre değiştirir. Çünkü futboldan anlayan kişiler arasında daha dinlenir, sevilir ve göze görünür biri olacaktır. Arabadan anlayanlar hep araba sohbetleri yapmak, bunu yapabilecekleri insanlarla yan yana olmak isterler. Klasik darb-ı meselde belirttiği gibi “altının değerini sarraf, insanın değerini insan bilecektir”
Kişiler belli nedenlerle presence eksikliği hissedebilirler. Bu bazen fiziksel yetersizliklerden olabilir. Görünüm, tarz, ses tonu, enerji düzey, bizi daha az görünür kılabilir. Ya da bazen gerçekten yanlış yerdeyizdir, bizim tarzımız ve değerlerimizin içinde bulunduğumuz toıplulukta anlamı yoktur. Sesimiz duyulmaz ve önemsenmeyiz. Yahut gerçekten fazla bir presence sahibizdir ve bu durum insanlarda rahatsızlık yaratıyordur, çevremizdeki güç ilişkileri değişene kadar yok sayılır ya da oradan dışlanırız. Bazen çevremizdeki insanların bize karşı mobbing benzeri tutumlar içine girmesinden dolayı kasıtlı olarak yok sayılırız ve zamanla presence eksikliğimiz olduğunu düşünerek rahatsız olabiliriz.
Hayatta genel olarak presence sahibi olmak için temel bir takım yollar vardır. İnsanlar bilerek ya da bilmeyerek bu yolları uygulamayı seçer, yine bilerek ya da bilinçsizce başarı ve başarısızlığın sonuçlarıyla yüzleşir. Bunları aşağıdaki şekilde kategorize edebiliriz.
- Varlık yolu
- Çokluk yolu
- Hiçlik yolu
- Yokluk yoludur.
Bu yollardan ilki olan varlık yolu eşyanın tabiatına uygun hareket etmektir. Biz farkında olalım ya da olmayalım doğanın bir akışı, varlıkların özelliklerine göre bir sırlanışı vardır. Kısa dönemde olaylar ne kadar karışık görünürse görünsün uzun dönemde herşey doğal durumuna eğilim gösterir. Zeytinyağı ve suyu karıştırsanız da bıraktığınızda bir süre sonra yağ üstte su altta yer alır. İşte bu varlıkların doğal halleridir. Bu doğal hallerin düzenine kozmos denir. Eşyanın tabiatını bilen ve olayların doğal akışını kavrayan kişiler bir anlamda deruni doğaya uygun davranmış olur ve arkalarında kozmik bir destek varmış gibi hareket ederler. Büyük gelenekler varlığın ve eşyanın tabiatı üzerine düşünsel eskizler ve metaforlarla doludur. Bu yasayı erken kavramak , eylemlerinde ve sözlerinde onun ilkelerine uyanlar kozmik bir presence sahibi olur ve çevrelerinde olayların merkezine yerleşirler. Şeylerin kozmik düzenine hikmet, bunu bile kişiye de hikmet sahibi denebilir ki zaman bu kişilerin varlığını haklı çıkarmak için akar. Hekim, hakim, hüküm, ihkam ve hükümet kelimeleri hikmetle bağlantılı olup varlığın aslını ve olayların özünü bilmekle ilgilidir. Varlık yolu dürüstlük, adalet, saygı, nezaket, asalet, merhamet, cömertlik, cesaret gibi erdemlerle ilgilidir.
Présence sahibi olmanın diğer bir yolu olan çokluk yolu üreterek, yaratarak, ekleyerek ve fazlalaştırarak çevrendeki dünyayı değiştirmektir. İş hayatındaki presence meselesi çoğunlukla bununla ilgilidir. Değer yaratırsanız bir süre sonra fark edilirsiniz. Çünkü iş dünyası değer üzerine kuruludur. Mevcut çevrenizde kısa dönemde görmezden gelinseniz bile bir süre başka çevrelerde daha güçlü bir şekilde fark edilir ve değer görürsünüz. Çokluk yolu gayret, kazanç, bereket, , dayanışma, tanışma, çalışma gibi erdemlerle ilgilidir.
Présence’ın diğer yolu olan hiçlik yolu yıkmaktan, savaşmaktan tahrip etmekten geçer. Kişi kendini riske atarak çevresindeki düzeni yıkarak hiçleştirerek onu yeniden kurmak hakkını kazanır. Çevrenizdeki dünya dizgesini şiddetle, öfkeyle, güçle tahrip edip kendinizde değiştirebilişiniz. Bu durumda bütün dikkatler size döner. Şiddet adamlarının, yıkıcıların, zorbaların ,fatihlerin, savaşçıların, iş hayatında mücadele ederek sıfırdan yükselenlerin, yeni bir yol kuranların sahip olduğu yüksek presence bu türdendir. Gözü karalık, cengaverlik, savaşçılık, atılganlık, korkusuzluk, kararlılık bu yolun erdemleridir.
Son olarak yokluk yolunda hayatını hırs, öfke, art niyet ve karanlık arzularla düzeni kaosa çevirmeye adayanlar da yarattıkları karışıklık ve terörle bir présence sahibi olurlar. Bu kişiler adaletsizlik, zulüm, düzensizlik ve terör kaynağı olarak karanlık bir itibardan istifade ederler. Adaletsizlik, yalan, hırsızlık, iftira, zulüm ve insafsızlık, dengesizlik, kibir ve egoism bu yolun (negatif) erdemleridir.
Bütün bu yollar neticesinde presence sahibi olunur. Fakat sadece hırslardan ve tepkiselliklerden arınmış sade, sağlam ve bilge bir tavır bizi çevremize karşı bir istikrar ve güven adası haline getirerek ilgi ve itibar kazandırır. Böyle kazanılan itibar uzun süreli ve kalıcıdır, insana yakışır ve huzurlu bir hayatın temelidir. Burada kişinin mevcudiyetinin şeylerin mevcudiyetini sağlayan ilke ile bizatihi aynileşmesi ve bir mevcudiyet yasasına dönüşmesi söz konusudur.
Daha fazla çaba , gayret ve üretkenlikle kazanılan présence ortaya çıkan şeyler işe yarayıp, para ettiği ve birileri daha iyisini yapmadığı sürece bir itibar kazandırır. Burada kişinin mevcudiyetinin kendini artırarak ve bir mevcudiyet kaynağına dönüşerek itibar kazanması söz konusudur.
Yıkarak, tahrip ederek kazanılan présence da heroik bir nüfuz vardır. Burada kişininin mevcudiyetinin diğer mevcudiyetlerin üzerine taşması söz konusudur.
Son olarak kozmosu kaosa çevirerek, düzeni bozarak, yok ederek kazanılan presence, kişinin varlığını, varlığı yok etmek için kullanması ve bu yolla bir itibar sahibi olmasıdır.
Elbette her bir yolun da kendine özgü disiplinleri, yaşam biçimleri, nimetleri ve nihai olarak akıbetleri mevcuttur. İnsana yakışan öz saygısını yitirmeden, insanca bir varoluş için hem dünyaya, hem diğer varlıklara saygılı olarak akıl ve hikmetle erdemli bir yaşam sürmek, ne kısa dönemli endişelere kapılıp göze görünmek için arayışlara girmek , ne sonucu itibariyle çevresini ve kendini bir enkaza dönüştürecek akıl dışı ve karanlık arayışların tuzağına düşmek, ne de bu yolu tutturmuş kişilerin yarattığı terör ve başarı dalgalarından etkilenmektir. Bu dünyada herşey aslına rücu eder. Tüm hak etmeyen yükselişler alçalır, tüm hak edenler de layığını bulur . Garipname’de dediği gibi : “her ki ne işler ise anı bulur / Kim ne ye layık ise eyle olur”