Tarihte bütün büyük kültürlerin sosyal yapılarının hukuk ve yasadan önce örf yani -etik- üzerine kurulmuş olduğunu söyleyebiliriz. Bu toplumların temelini yasadan çok daha güçlü bir bağ, yani onur ve ortak etos oluşturmaktaydı. Eski Hint’te savaşçı ve kutsal bir etos etrafında birleşmiş Vratya’lar, eski Sparta’da Helotlara karşı bir güç ve onur ayrıcalığı süren Krypteia’lar, eski Roma’da Lukaner’ler bu topluluklara örnek gösterilebilir. Ortaçağ Avrupası’nda şövalye teşkilatları benzer özelliklere sahiptir. Modern dönemde Centilmenlik kavramı etrafında şekillenmiş yüksek sınıfların dahil olduğu faaliyet ve ilgi kulüpleri benzer bir doğaya sahiptir. Erken dönem İslami toplumlarda bu topluluklara Fütüvvet teşkilatları denirdi. Bu teşkilatların yapısı, adetleri ve kurallarına ilişkin Fütüvvetnameler denilen bir çok kaynak mevcuttur. Selçuklu döneminde ve Anadolu beylikleri döneminde Anadolu’nun her yerinde toplumsal güven ve dayanışmayı sağlayan bir kardeşlik teşkilatı olan Ahilik böyle bir kurumdu.
Devletlerin ve imparatorlukların doğuşları bu onur ve ethos birlikteliklerinin daha sonra kurumlaşarak siyasal bir iradeye dönüşmeleriyle olmuştur. Nitekim en yakın örnek olarak Osmanlı’nın doğuşu ve genişlemesinin Ahilik teşkilatı ile yakın ilişkisi üzerinde durulmaktadır. Bu yapılar varlığını sürdürdükçe devlet ve siyasi otorite boşluğa düşse bile bu çekirdekten yeniden filizlenmesi mümkündür. Bunun en büyük örneği Anadolu’da Selçuklu devlet otoritesinin zaafa uğramasıyla Ankara merkezli olarak ortaya çıkan Ahi devletidir. Ahilik Osmanlı kültüründe esnaf dayanışma ve kontrol örgütleri olarak varlığını lonca teşkilatları bünyesinde son zamanlara kadar devam ettirmiştir. Bu toplulukların ortak özelliği ortak bir söz, bir etik bağlılık bir etos ( örf) etrafında toplanmış, kardeşlik yemini etmiş, değerlerine sıkı sıkıya bağlı kişilerden oluşmasıdır. Bu grupların ortak özelliği üyeleri arasında onur duygusunun kusursuz bir güveni perçinlediği topluluklar oluşudur. Bu anlamda güven ilişkisinin yarattığı çok yüksek bir sosyal beceri ve dinamizm bu toplulukların ortak karakteristiği olup bazı yazarlara göre insanın en üst sosyal örgenleşmesi olan devlet ve imparatorlukların kökeninde bu tip gruplar ( Maennerbünde) yer alır.
Sosyal dokunun çözüldüğü, insanların bireysel ve toplumsal güvenlik ihtiyacının arttığı, kişiler arası güven probleminin en küçük sosyal gruplar olan arkadaşlık ve aileden büyük sosyal yapılara, kurum yönetimlerine kadar sirayet ettiği, toplumsal yaşamın ekonomik ve psikolojik dışsallıklarını tahammül edilmez noktaya getirdiği bir çağda bu Ahilik benzeri kültürlerden öğreneceğimiz çok şey var. Günümüzde etik, temiz toplum, şeffaflık, sosyal sorumluluk gibi kavramların ortaya çıkması ve güçlenmesinin altında kişiler arası ilişkilerin temelinde bulunan ve insanın sosyal gelişiminin ilk şartı olan güven ihtiyacı yatmaktadır. Legalizasyon, modern denetim mekanizmaları ve bürokrasi bu güven ihtiyacına tam anlamıyla cevap veremez. Bunun neticesinde cemaatler, tarikatlar, dini yahut esoterik sektler veya mafya benzeri örgütler bu boşluğu doldurmaya çalışır. Ancak toplumun geneli ile ortak amaçlara sahip olmayan ve çoğu zaman ona karşı bir takım ajandaları olan bu gruplaşmalar üyeleri için temin ettikleri güven hissiyatının aksine toplum için çatışma ve güvensizlik kaynağı olurlar. Bugün yeni bir toplu yaşama etiği etrafında oluşmuş bir güven dokusuna ihtiyacımız var. Bu güven kavramına bireysel bir onur anlayışı ve hukusal yargıdan farklı olarak toplumsal bir yargı anlayışının eşlik etmesi gerekiyor. Fütüvvetnamelerin ve ahiliğin etik ve dayanışma anlayışını yeniden üreterek bunu hakim kılmamız mümkün.
Ahi kavramının Arapça kardeş kelimesinden geldiğini düşünenler olduğu gibi Türkçe “akı” cömert kelimesinden de kaynaklandığı düşünülmektedir. Anadolu’da yüksek manevi prensipler etrafında birleşmiş bir esnaf kardeşliği şeklinde ortaya çıkan bu anlayış IX. YY da İslam dünyasında ortaya çıkan Fütüvvet teşkilatlarının bir yansıması gibidir. Anadolu’da Ahiliğin kurucusu daha sonra Ahi Evran ismini de alan İran’ın Hoy kentinde doğmuş olan Şeyh Nasîrüddin Mahmûd’dur.
Ahilik Osmanlı Devletinin kuruluşunda önemli rol oynamıştır. İlk dönem padişahların ve vezirlerin bir çoğu ahi teşkilatına mensuptur. Bu durum ahiliğin bir meslek örgütü olmanın çok ötesinde bir anlam ve fonksiyona sahip olduğunu göstermektedir. Fütüvvetnameler bir anlamda Ahiliğin nizamnameleri idi. Bu nizamnamelerde ahi olmanın şartları sayılır ve örneklendirilir, bu vasıflara uymayan kişiler meslekten men edilir ve dışlanırdı. Arabistan ve İran’daki fütüvvet kavramından bazı farkları olmakla beraber Fütüvvet kelimesinin kaynaklandığı “Fetâ sözlükte “genç, yiğit, cömert”; fütüvvet ise “gençlik, kahramanlık, cömertlik” anlamlarına gelir.” Horasan, İran ve Irak’da kendilerine feta denilen ,vasıfları doğruluk, cesaret, kahramanlık, cömertlik ve fedakârlık olan kişilere büyük bir hayranlık duyulmaktaydı. Bu kişilere Ayyar, yahut Kabusname’de olduğu gibi Civanmerd’ de denilirdi. Fütüvvetnamelerde tanımlanan feta nitelikleri aynı zamanda bir Sufi’de de bulunması gereken yüksek ahlaki ve manevi nitelikler olarak kabul edilirdi. Temel olarak hırsızlık, ahlaksızlık, tembellik, korkaklık, yalancılık, dedikodu gibi nefsin karanlık arzu ve eğilimlerine yiğitçe karşı koyabilen kişiye feta denirdi. Kuşeyri risalesinde “Fetâ nefis putunu kıran kişidir” ve Fetâ iradesine hâkimdir; “Rabbi için nefsinin hasmıdır” denmiştir. İnsanın olduğu gibi görünmesi ya da göründüğü gibi olması öğüdü fütüvvet anlayışının temel prensiplerindendi. Muhyiddin’i Arabi Fütüvveti Kainatı karşılık beklemeden yaratan ve yarattıklarına cömetlikte sınır tanımayan Allah’ın ilahi vasıflarından biri olarak görmüştür. Anadolu Ahiliğinin metinlerinden olan XV. YY da kaleme alınmış Muhtasar Fütüvvetname’ye göre aşağıda belirtilen kişiler dışındakiler Ahilerin alameti farikası olan şed kuşağı kuşanamazlar . Fütüvvetnameye göre Ahiliğin bazı genel prensipleri şunlardır
- 1- Dürüst yoldan geçimini sağlamak – Helal Kazanç İçin Çalışmak : Ahi helal kesb kılsa gerek
- 2-Bilgili olmak, bilgiye değer vermek, öğrenmek -ilim Sahibi olmak : Ahinin gerek kim ilmi ola, eğer ilmi yoğısa talep kıla,ilim öğrene
- 3-Görgülü olmak-Edepli olmak : Cümle ilmin yiğreği edeptür. Evvel edep öğrenmek vaciptür.
- 4-Ahlaklı ve karakterli olmak- Güzel ahlak sahibi olmak : Gerek kim ahinin key hulkı ola
- 5-Yalan söylememek : Yalanla fütüvvet karar kılmaz
- 6-Düzgün bir yaşantısı olmak -İffetli olmak: Ahiler pak damen olalar, ahinin nefsi ali, gönlü duru ola, dili açuk gözi yumulu ola
- 7- Ayıp örtücü olma: Ehli fütüvvet kim settar sıfat ola
- 8-Arkadaşını iyi seçmek: Ahilere gerek kim kendi yoldaşını eyü kılavuzlaya,kişile eyülere yoldaş ola,bilmedüği nesneyi bileler,yavuzdan eyüye uyalar.
- 9-Halka yemek yedirmek: Ahinün sofrası ulu ola, ahi kim evvela hiç dünyam eksile dimeye
- 10-Güler yüzlü olmak : Ahi güler yüzlü ola, misafirlere güle, güle söyleye
- 11-İnsanlara ön yargı veya negatif duygularla yaklaşmamak– Kötü nazarla bakmamak: Evvel ahinin iki gözü bağlı ola, hiç kimseye yavuz nazarla ( kem gözle) bakmaya
- 12-Kötü ve çirkin söz söylememek: Dili tatlu ola, sözi kuvvetli ola.
- 13-Bir meslek sahibi ola: Ahi’ye bir pişe ve san’at gerekdür, ona meşgul ola. Eğer pişesi yoğısa ona fütüvvet değmez.
Bunlara ilaveten, namaz kılmak, içki içmemek, kumar oynamamak, zinaya yaklaşmamak, avret yerlerini örtmek, çarşı Pazar adabına uymak, alışveriş adabına uymak, mescid adabına uymak,hastanın halini sormak, kabir ziyareti yapmak, taziyeye gitmek gibi devrin yaşamında öne çıkan dini ve ahlaki uygulamalar da prensipler arasında anılmıştır.
Aynı zamanda tasavvuf ehlinde de olması gereken fütüvvet ehli vasıfları şu şekilde sıralanmıştır :
- 1-Feragat
- 2-Arkadaşlık
- 3-Cömertlik
- 4-İçtenlik
- 5-Başkalarının haklarını gözetmek
- 6-Ayrım yapmamak
- 7-Husumetten uzak durmak
- 8-Hoşgörü ve tevazu sahibi olmak
- 9-Güzel sözlü olmak
- 10-Savurganlıktan kaçınmak
Her zaman legal bir karşılığı olmasa da aşağıdaki özellikleri tespit edilen kişiler ahilikten çıkarılırlardı. Bu özellikler nefsine karşı yiğitçe bir duruş sergileyememek ve manevi bir forma uymayı becerememenin işareti olarak bir zafiyet ve düşkünlük göstergesiydi :
- Zina etmek
- İçki içmek
- Livata etmek
- Gammazlık
- Münafıklık
- Kibir
- Hased
- Kin
- Yalan
- Va’dinde durmamak ( sözünde durmamak)
- Hıyanet
- Namahreme bakma
- Ayıp arama
- Nekeslik
- Gıybette bulunma
- Bühtan (iftira atma)
- Hırsızlık
- Haram yemek
Ahiliğin ve fütüvvetin özünü en iyi 13. YY da yazılmış olan ve günümüzdeki toplumsal ilişkilerin yeniden inşası için bir referans noktası olabilecek Necm-i Zerkub adlı eserdeki şu satırlar ifade eder.
“Kimden bir selam almış, kiminle buluşup konuşmuş, tuz ekmek yemişse, onunla bir ahde girişmiş sayılır insan ve onun kendisinde hakkı vardır. O hakkı zayedenler ( yitirenler) insanlığın kemalini ve şerefini zayi etmiş olurlar. Hukuk sahipleri orada bulunmasa bile onların hakkını korumak ve onlar yokken onlara vefa göstermek gerektir.”
Sonuç olarak yeniden ortak değerler üzerinde onurlu bir konsensüs sağlamamız gereken bu dönemde ahilik, değerleri ve organizasyon biçimi önemli bir model ve referans sunmaktadır. Bütün ahlaki değerlerin tartışıldığı ve dini referans noktalarının tarihselleştiği bu çağda hepimizin üzerinde uzlaşabileceği insanın artan “güvenilirlik” ihtiyacıdır ve sosyal ilişkilerin çözülen doğasıdır. “Etik toplum” kavramı buradan doğmuştur. Güvenilir birey ve güvenilir toplum inşasında ahilikten ve fütüvvetnamelerden öğreneceğimiz çok şey var.
Kaynakça
https://islamansiklopedisi.org.tr/ahilik
https://islamansiklopedisi.org.tr/futuvvetname
Şeker, M.Prof.,Dr., Türk-İslam medeniyetinde ahilik ve fütüvvetnamelerin yeri, 2011,Ötüken Yayınları
Güner,U.,Tarihte fütüvvet ve ahilik,2017,Ötüken Yayınları
Göksu,S., Ahilik tarihöncesinde başlar,2011,Uranus Yayınları